Kapitalizmin kırılgan omuzlarına yaslanmış bir dünyada yaşıyoruz. Herkesin zayıflığını, korkusunu, eksikliğini sattığı bir çağ. Yalnızlık, belirsizlik, kaygı… Bütün tabelalar sana şu soruyu dayatıyor: ‘Sen ne kadarsın? Ne kadar güçlüsün? Ne kadar adamsın?’
İşte burada çoğu adam, ya savaşmayı bırakıyor ya da yanlış savaşın içinde kayboluyor. Ne okuduğu kitaplar, ne izlediği motivasyon videoları yetiyor. Çünkü maskülen duruş; dış etkenlerden değil, içerden gelen bir güçle mümkün.
Çocuklukta ‘ağlama, güçlü ol’ diye büyütülürsün. Bakarsın etrafa; herkes rol kesiyor. Erkeklik, maskülenlik; ya agresif bir kabadayılık ya da pasif bir geri çekiliş gibi yaşanıyor. İkisinde de kaybeden sensin. Çünkü gücün maskesi değil, gerçeği lazım bu çağda.
Güçlü erkek olmak; sesi yükseltmek, gereksiz yere kavgaya atılmak, herkese laf sokmak değildir. Gerçek güç; zorlandığın anlarda geri adım atmamakla başlar. Sarsılmaz duruş; herkesin çözüldüğü yerde çözülmemektir.
Günümüz ilişkilerinde, iş hayatında ya da arkadaş ortamında… Gücün en çok sınandığı alan belki de duygulardır. Çünkü kadınlar gözünün içine baktığında, senin duruşunun ardında ne olduğunu görmek ister. Patronun karar anında senin omurganı tartar. Arkadaşların kriz anında senden liderlik bekler.
Peki, sarsılmaz duruş nasıl inşa edilir? Hayatın ortasında oradan oraya sürüklenen adam, nasıl ‘kendi ekseninde’ kalır?
İlk adım: Kendinle yüzleş. Hayatındaki defoları, korkuları, eksiklikleri kabul et. Baştan aşağıya mükemmel olamazsın. Ancak zayıf yanlarını sahiplenebilen adam, gerçek güce yaklaşır. Çünkü dışarıdan alınan onay, içeride bir boşluk varsa bir süre sonra anlamsızlaşır.
İkinci adım: Prensiplerini belirle. Herkesin rüzgarına göre yön değiştiren adam, eninde sonunda rotasını kaybeder. Kendi doğrularını; başarı, para, ilişki veya toplum baskısı ne kadar zorlasın, değiştirmeyeceksin. ‘Benim sınırım bu,’ deyip net olacaksın.
Üçüncü adım: Bedenine ve zihnine yatırım yap. Ağır kaldıran adam, sadece kaslarını değil; iradesini de kuvvetlendirir. Sabah kalkmak zor geldiğinde, kimse izlemiyorken spor salonuna gitmek… Okuduğun, düşündüğün, geliştiğin her an, o sarsılmaz temelin tuğlalarını örersin.
Dördüncü adım: Duygusal kaosun ortasında soğukkanlı kal. Kadın sana trip mi atıyor? Patronun haddini mi aşmaya çalışıyor? Arkadaşlar güç gösterisine mi giriyor? Hiçbiri yolunu bozmasın. Sinirlenmek, ağıza geleni söylemek en kolayı. Oysa maskülen duruş; refleks değil, reflektedir. Bir adım geride dur, ne yapacağını tart, gerekiyorsa strateji uygula.
Son adım: Hayatta bir amacı ol. Paranın, kadının, arkadaşlığın tatmini bir yere kadar. Asıl mesele, kendine ‘Bu dünyada neden varım?’ sorusunu dürüstçe sorabilmek. Amacı olan adam, kolay kolay savrulmaz. Çünkü her gün bir hedefi kovalarken, günlük kırılmalar ona vız gelir.
Sana gerçeklerden bahsediyorum kardeşim. Bu yol kolay değil. Çoğu pes eden, mazaret üreten, suçu kadında, sistemde, ailesinde arayan adamla dolu. Ama senin hakikatle arana koyacağın tek şey; kendi sarsılmaz duruşun.
Unutma, herkesin dağıldığı yerde, toplu kalabilen adam ‘erkek gibi’ anılır. Yağmura, fırtınaya, heves kırıklıklarına rağmen; rotasını şaşırmayan adam… Kaybeder gibi görünse de, sonunda hep kazanan odur.
Şimdi aynaya bak. Kendine şu soruyu sor: ‘Bütün dünya karşında dursa, hangi duruşundan vazgeçmezsin?’ Cevap netse, yolun da net.
Erkeklik; saygı, netlik ve sarsılmaz duruşla anlam kazanır. Herkesin yıkıldığı anda ayakta kalan adam, sadece kendine değil; çevresine de yön verir.
Çünkü bu dünyada gerçek güç, sarsılmaz duruştur. Bugün, hayatının rotasını kendin çiz. Yarın, başkalarının rotasıyla savrulmak istemiyorsan… Şimdi kendi yolundan şaşma.