Bu hayatta çoğu erkek, fazla ses çıkarmamayı erdem sanıyor. Kıza hayır diyemeyen, işte haksızlığa susan, arkadaş grubunda lafı yutkunan… ‘Büyüklük sende kalsın’, ‘boşver’ diyor. Sonra hayatının bir köşesinde kendi sesini duyamamaktan rahatsız olmaya başlıyor.
Kardeşim, maskülenliğin özü; tepki vermek, sınır çizmek, kendi payını talep etmekten geçiyor. Her şeyi sineye çeken, ne hissettiğini bile söylemeyen adam ne kaybeder, biliyor musun? Sadece saygıyı değil; kendi öz değerini de kaybeder.
Bunu sosyal medyada da görüyorsun. Bir adam yanlış bir söz söylediğinde linç yerken, sessiz kalanlar kenarda köşede unutulup gidiyor. Ya da ikili ilişkilerde; romantik bir tartışmada sürekli alttan alan adam zannediyor ki kavga çıkmayacak, kadın gözünde kıymetli olacak. Ama realite farklı işliyor: Sessizlik pasiflikle karışıyor, pasiflik ise çekiciliği öldürüyor.
Bir örnek mi? Modern ilişkilerde kadınlar ne ister sorusu çok döndü. Güven? Evet. Dürüstlük? Tabii. Ama asıl mesele; karşısındaki erkeğin duruşu. Kadın saygı görmediği yerde kalmaz. Sen fikir beyan etmedikçe, haksızlığa susup kaldıkça, duygularını bir kenara ittiğinde ilişkinin ipleri senden yavaş yavaş alınır.
Bu sadece ilişkide mi böyle? Hayır. İş yaşamında da öyle. Bir patron düşün: Senin hakkın gasp edilmiş, sesin soluğun çıkmıyor. Yarın bir gün yükselmek istediğinde seni kim lider olarak görecek? Kendi hakkını savunmayan adam başkası için mücadele veremez. Çünkü önce kendi haklarını korumayı öğrenmeli.
Peki her şeye çatmak mı çözüm? Elbette değil. Maskülenlik, patlayıp durmak, çıkışmak demek değildir. Güçlü adam, yeri geldiğinde susar. Ama sınırı çizmek, ‘hayır’ demek, kendini net ifade etmek zorundadır. Çünkü erkeğin saygısı, kendi çizgilerinin netliğiyle ölçülür.
Çocukken sus pus kalan, büyüdüğünde de aynı oluyor. ‘Biri kırılmasın’ diye, ‘hala iyi adam olayım’ diye sürekli fedakarlık yapmak, sonunda bir ömür boyu içten içe öfke barındırır. O iç ses, gecenin karanlığında ‘neden hak ettiğini alamıyorsun?’ diye sorar.
Psikoloji de bunu söylüyor. Kendi fikrini ifade edemeyen, duygularını bastıran erkeklerde uzun vadede özgüven kaybı, depresyon, hatta toplumsal çekilme görülebiliyor. Çünkü insan ancak kendini ifade edince var olur. Yoksa gövde büyüyüp gidiyor ama içeride bir boşluk büyüyor.
Burada dikkat etmen gereken, tepkini gösterirken saygı ve dozu bozmamak. Sınır koyarken de, duygunu dile getirirken de, adam gibi yapacaksın. Lafı eğip bükmeden, ama küfretmeden, net bir tavır sergileyeceksin. Mesele vurmak değil; tavır koymak.
Biliyorum, bazıları der ki: ‘Ben sessiz güçten yanayım.’ O da güzel… Ama bu dünyada çoğu zaman sessiz güç, sadece yok sayılır. Adam olduğunu göstermek için laf kalabalığına gerek yok, netliğe ve kararlı duruşa gerek var. Düşünsene, en etkili liderler konuştuğunda herkes susar. Çünkü diş göstereceğini, gerekirse risk alacağını bilirler.
Eğer bugüne kadar herkesin suyuna gitmekten, sınırını savunmamaktan bıkmaya başladıysan; ilk yapman gereken, en yakın çevrende küçük adımlarla başlamak. Ailene, arkadaşına, eşine, patronuna: Ne düşündüğünü açıkça söylemeyi dene. Başta zor gelecek, belki rahatsız edecek. Ama birkaç hafta sonra, kendine farklı bir gözle bakacaksın.
Unutma, burası erkekgibi.com; burada kimseye kendini ispatlamana gerek yok. Ama önce kendi içinde var olmalısın. Hayat, sessiz kalanları değil; hakkını konuşarak arayanları ödüllendirir.
Kendine sor: ‘Ben bugün hangi konuda hakkımı aramadım?’ Cevabın hangi sahnede eksikse, oyunu orada kaybedersin. Erkek gibi yaşamak; bazen hayır diyebilmek, bazen fikrini açıkça söylemek, bazen de hakkını aramaktan korkmamaktır.
O yüzden bu yazıyı okuduktan sonra, en az bir yerde sesini duyur. Çünkü saygıyı hak etmek için ilk önce kendi sesini duymalısın.