Dostum, bir kadına bağlandığında, ona sahip çıkmakla onu boğmak arasındaki çizgi gerçekten ince. Sosyal medyada sürekli paylaşılan “benim oğlum şöyle sahiplenici, böyle koruyucu” pozlarına bakıp özeniyor olabilirsin. Ama işin gerçeği, o kadar net değil. Çünkü her sahiplenme; bazen kendi güvensizliğin, bazen içinde büyüyen bir aidiyet korkusunun dışavurumu haline gelebiliyor.
Bir adam için en zor şeylerden biri, sevdiği kadına güvenip alan bırakmak. Çünkü erkek içgüdüsü, sahip olduklarını korumak ister. Ama şuna dikkat et: Erkek sahip çıktıkça, kadın özgürlüğünü ister. Sıkı sıkıya tutundukça, avucundan kayar.
Neden? Çünkü güçlü erkek, güveniyle korur; zayıf erkek, kontrol ederek sahiplenir.
Ben de gençliğimde öyleydim. Sevdiğim kadını sürekli kontrol etmek, merak etmek, sosyal medyasını takip etmek… Zannediyordum ki, ne kadar çok ilgi, o kadar sevgi. Hâlbuki fazlası, hem seni hem karşı tarafı sıkar, ilişkide nefes kalmaz.
Kendi alanını korumadan, başka birinin alanına müdahale etmek maskülen değil, zayıflıktır.
Peki, modern dünyada erkek nasıl durmalı? Kadınlarda moda olan ‘özgür kadına sahip çıkan erkek’ imajı, çoğu adamı yanlış yerlere savuruyor. Güvenle bırakmayı ‘ilgisizlik’, kısıtlamayı ‘sahiplenmek’ sanıyorlar. Hangisi olmalı?
Sana net söyleyeyim:
Kadın, sahiplenildiğini hissetmek ister ama boğulmak istemez. Arkasında durduğunu görmek ister, elini kolunu bağladığını değil.
‘Ne yapıyorsun, neredesin, kimle konuşuyorsun?’ gibi sorgular; başta ‘ilgi’ gibi görünse de, sonunda sıkışmış bir bağa döner. Kadın kaçmaya başlar. Ve o noktada, sahiplenmek istemezsin, kaybetmemek için neye dönüştüğünü fark etmezsin.
Güçlü erkek, sınır koyarak ilerler. Onun ne yaşadığını merak edersin ama hayatına müdahale etmezsin. Kendi değerinden, kendi dünyandan asla vazgeçmezsin. Çünkü senin asıl cazibeni veren şey; kadının hayatı olmaktan çok, onun hayatında olmak.
Modern ilişkilerde bu çizgi giderek daha hassas. Kadın, yanında bir reis ister ama kendi hayatını da özgürce yaşamak ister. Erkeğin rolü, bu özgürlüğü tehdit etmeyen, tam tersine daha güçlü hissettiren bir alan açmaktır.
Burada anahtar kelime şu: Denge.
Kontrolcü olmak, kısa vadede belki bir şeyleri tutuyor gibi hissettirebilir. Ama sonuçta o ilişkiye güven değil, şüphe aşılarsın. Oysa adam gibi adam, sever ama boğmaz; sahip çıkar ama zincirlemez.
Sana tavsiyem:
1. Kendi alanını büyüt. Hayatının merkezi sadece ilişkin olmasın. Spor, arkadaşlar, iş, kendi tutkuların… Önce sen, sonra beraber.
2. Kadının hayatını merak et, ama sorgulama. Soru sormakla özeline girmek ayrı şeyler. İlgi, baskıyla karışmasın.
3. Bana güven: Kadın en çok, kendi hayatı olan, alan açabilen, tavizsiz ama esnek duran adama bağlanır. Kaçma korkusunu bırakınca, gerçek çekim başlar.
Sonuç:
İlişki iki kişilik bir dans; biri çok bastırınca, öteki uzaklaşır. Sen, ayakların yere sağlam basalım diye boşuna çırpınma, özgürlüğünü elinden aldığın kadının kalbini kazanamazsın.
Unutma:
Sahiplenmek gururla olur, korkuyla boğmak değildir. Eğer kendine ve ona gerçekten güveniyorsan, bırak dağınık yaşasın. Senin olduğun sürece, dünya onun için daha güvenli bir yer.
Bugün bunu kendine sor:
“Ben sahipleniyor muyum, yoksa zincirliyor muyum?”
Cevap, ilişkindeki huzurun anahtarı olacak. Şimdi kendinle dürüst ol ve gerçekten erkek gibi sevdiğinde, göreceksin; özgür bıraktığın kadın, en çok sana ait kalacak.