Günümüz ilişkilerinde erkek olmak, geçmişten çok daha fazlasını gerektiriyor. Sadece yanında durmak, bir yerlere götürmek, faturaları ödemek… Artık yeterli değil. Çünkü kadınlar, yanında kendini yeniden tanımak, heyecanı ve güveni aynı anda bulmak istiyor. Peki, erkek olarak bu denklemde neredesin? Önce dürüst olalım. Kaç kez sırf birlikte olmak için kendinden ödün verdin? Belki onun hoşuna gitmeye çalıştın, belki de hakkını korurken “fazla maskülen” görünmekten çekindin. Bu yüzden maskülenliği çoğu kez ‘toksik’ diye susturdular. Oysa maskülenlik, bir erkeğin kendi dünyasını kurabilmesidir. Yani, bir kadının yanında da kendi kalabilmektir.
Beraber olmak, masaya oturup yemek yiyebilmek artık ilişki standardı. Farkı neyle koyuyorsun? Fark şurada: Kadının seni yanında hissetmesiyle, sana hayran kalması aynı şey değil. Hayran olunan erkek; net, kararlı, ama gerektiğinde mesafesiyle de çekiciliğini koruyandır. Modern dünyada erkeğe ‘naif ol’, ‘duygularını paylaş’, ‘kadının her isteğini karşıla’ dediler. Erkek oldu pamuk ipi… Ne tutkusu kaldı, ne ağırlığı. Kadınlar ‘bu adam çok iyi’ diyor; ama bir adım geri duruyor. Çünkü sadece güven değil, sürprizin ve çekimin peşindeler.
Bir kadına yaklaştığında; onu en çok etkileyen şey senin kendine olan netliğindir. Yani: Hayatında ne istediğini biliyor musun? Onunla vakit geçirirken sadece hoşluk mu yapıyorsun, yoksa kendi planını onun planı haline mi getiriyorsun? Maskülen duruş demek, kendi hayatında ne istediğini bilmek ve kadını bu çembere hayran bırakacak bir karizma inşa etmektir. Düşünsene: Herkes sosyal medyada onay ararken, sen kaygısızca kendi yolunda yürüyorsun. Kadın sana bakıp, ‘bu adam kendi oyununu oynuyor’ diyor. O zaman yanında olmak, onun için zorlaşıyor; çünkü çekim böyle başlıyor.
Modern ilişkide fark yaratmak istiyorsan önce gereksiz fedakârlığı bırakacaksın. Kadının senden beklediği fedakârlık değil, ağırlıktır. ‘Kadın mutlu olsun da, ben sonra bakarım’ mantığıyla kendi çizgini silemezsin. Kadına yer aç ama kendi alanından vazgeçme. Çünkü kadın, saygı duyduğu erkeği bırakmaz. Onun rotasına girmeye çalışırken kendi açını kaybedersen, eninde sonunda o erkek olmak istemediğin yerde bulursun kendini. O zaman sormak lazım: Bu ilişkide sen misin merkezi, yoksa sadece tamamlayıcı mısın?
İşte modern ilişkide gerçek maskülenliğin anahtarı; ona istediğini vermek değil, ona ihtiyaç nedir gösterecek bir duruş sergilemektir. ‘Benden ne ister’ diye düşünmek yerine, ‘ben ne istiyorum’ diye sor. Bu kafa karıştırmasın; bencil ol demiyorum, eksiksiz ol diyorum. Masadaki adam sensen, herkes sandalyeye oturmak ister.
Birlikte vakit geçirmek güzel, ama asıl mesele; seninle ona yeni bir hayat kapısı açıyor musun? Oyunun kurallarını sen koyabiliyor musun? Kadının seni seçmesi, seni kolaylıkla yönetmesi değildir. Kadının seni istemesi, senin hayatındaki netliği ve kararlılığı fark etmesiyle başlar. Kadın, seni dönüştürmeye değil, sana ortak olmaya gelir. Ama sen kendi pusulandan şaşarsan; kadın önce sıkılır, sonra gider.
Sonuç: Beraber olmak kolay, bu çağda her yer ilişkiyle dolu. Ama maskülen erkek; yanında kadını hem güvende hem de merakta tutandır. Kendini kaybetmeden, ilişkinin merkezinde kalabilendir. Çünkü erkek gibi yaşamak; kendi oyununun kurallarını koymak, kadına o oyunun ağırlığını hissettirmektir.
Bugün kendine sor: “Ben ait olmaya mı çalışıyorum, yoksa kendi dünyamı birlikte mi yaşıyorum?” Cevabın, seni rahatlatıyorsa yoldasın. Değilse; şunu unutma: Gücü, hayranlığı ve sürekliliği getiren, kendi olabilen erkektir. Şimdi sıra sende: Merkezde dur. Sadece yanında değil, hayatında söz sahibi olan adam ol.