Sabah erken kalkıyorsun. Kendine ait bir planın var ama şehir, sosyal medya, beklentiler… Hepsi üstüne üstüne geliyor. Zaman zaman aynaya bakıp şu soruyu sorduğunu biliyorum: “Ben hala o adam mıyım?”
Kendini kaybetmek, modern erkeğin en büyük korkusu. Çünkü günümüz dünyası – lafı dolandırmaya gerek yok – erkeğin gücünü sarsmak, onu kalabalığın içinde görünmezleştirmek için uğraşıyor.
Çevrende sürekli değişen sınırlar var. İlişkilerde rolün sorgulanıyor. İş hayatı rekabetle, sosyal medya karşılaştırmayla, aile baskısı beklentiyle dolu. Maskülen enerjin hafife alınıyor. Kimi erkek bundan kaçıyor, kimi isyan ediyor. Asıl farkı yaratan ise; kriz anında kendine sahip çıkabilen adam oluyor.
Peki, bu karışıklıkta kendini kaybetmeden var olmanın yolu ne? Dış dünyaya direnmek mi, iç sese kulak vermek mi? Doğru cevap: İkisine de ‘evet’ ama ikisine de bağımlı olmadan.
Erkek, yönü olan adamdır. Ama bu yönü belirlemek için önce kaybolmayı göze almak gerekir. Kendinle baş başa kalamadığın sürece, hangi yolu seçersen seç başkalarını memnun etmeye çalışırsın. Onların doğrusu = senin çıkmazın olur.
_Modern dünyada erkeklik salt kas değil. Mental güç, karakter, karizma ve sınır çizme kabiliyeti en az dış görünüş kadar önemli._
Sosyal medyadaki “sahte maskülenlik” tuzağına düşen adam; başkasının onayına bağımlı yaşar. Kaslarını, başarılarını, ilişkilerini sürekli sergiler; oysa iç dünyası hâlâ ‘yetersizlik’ üzerine kurulu. Özgüven göstermek başka, özgüvene sahip olmak başka şeydir.
Gerçek maskülenlik, kendinle barış içinde olmaktır. Yalnızken de güçlü kalabilmek, belirsizlikte yolunu kaybetmemek, kimsenin alkışına gerek duymadan adım atabilmektir.
Bunun için zihnini netleştirmen şart.
Ekonomik baskılar mı? Çevreden, aileden, ilişkilerden gelen “olman gereken adam” profili mi? Bunların hepsi sana dışarıdan yüklenen ağırlık. Senin görevin, bu ağırlığı omuzlamak değil; gereksiz yükleri bırakıp, gerçekten taşımak istediğin savaşları seçmek.
Hayatta kazanmak için herkese karşı koymak zorunda değilsin. Ama herkesin seni şekillendirmesine de izin veremezsin. Net olmak zorundasın. Ne istediğini, ne istemediğini, nereye gittiğini – ve nereye asla gitmeyeceğini – net olarak bilmek…
İlişkilerde de aynı. Kadına kendini adamak ayrı, kendini unutmak ayrı. Birini sevip ona yer açmak adamlık. Kendi hayatını iptal edip onun çizdiği rotaya girmek ise, özünü kaybetmektir. Kadınlar, kendi hayatına sahip çıkabilen, yönü olan erkeğe çekilir.
Peki pratikte ne yapmalısın?
1. Sabah uyandığında ilk telefonuna bakacağına, iki dakika kendinle baş başa kal. Kafanı sustur, nefes al. Zihnine ‘bugün benim haritam ne?’ diye sor.
2. Plan yap ama esir olma. Her günün tek bir hedefi olsun. O hedefi sen seç.
3. Hayır demeyi öğren. Aileye, patrona, sevgiliye… Kimseye kırıcı olmadan, sınır çizmeyi bir sorumluluk olarak gör.
4. Sosyal medyada onay aramaktan vazgeç. Kendini göstermek başka, ispatlamak başka şey. Dışarıya değil, kendine karşı gerçek ol. Gerektiğinde sessiz kal. Söyleyeceğin şey dünyaya değer katmıyorsa, sustuğun için suçluluk hissetme.
5. Fiziksel olarak harekete geç. Erkek için güç, sadece kafada bir şey değildir. Vücudunu ihmal eden adamın zihni de geride kalır. Spor salonuna git, yürü, yüz… Ne yapıyorsan yap, bedenini bir kenara atma.
6. Başka adamlarla rekabet etme. Kendi dünkü halinden daha iyi misin? Gerçek yarış tek kişiliktir.
Sonuç? Kaybolmaktan korkma. Kendini bulmanın yolu, bazen en karanlık yollardan geçer. Dış dünyanın sesini kıstıkça, içindeki güven daha net duyulur. Maskülen enerjini zedelemeye çalışanlara karşı, rota şaşırtma. Nezaketle, ama net bir dille…
Son bir cümle:
Bugün aynaya baktığında kendini tanıyamıyorsan, bilin ki bu dünyanın değil, senin yol ayrımın. Kendi yolunu çiz, çünkü güçlü erkek her zaman yönünü bulur.
