Kaygı… Modern erkeğin cebinde her an taşımak zorunda kaldığı ağır bir yük. Uyanıyorsun, ilk hissettiğin şey huzur değil, bir huzursuzluk. İş var, ilişki var, gelecek endişesi sürekli kafada. Çoğu zaman sesini çıkarmıyorsun, kendine bile itiraf etmiyorsun belki. Ama gerçek şu: Bugün erkekler hiç olmadığı kadar kaygı içinde. Neden? İnsan, kendi sınırlarını görmek istemezmiş. Çünkü sınır, acıtır. Çocukluktan örnekle başlayalım: Maskülen enerji, çoğu zaman ya bastırıldı ya da kontrolsüz bırakıldı. Bir yandan ‘duygusal olma’, diğer yandan ‘sert ol’ baskısı. Ortada kalınca ne oldu? Ne tam duvar örmeyi bildin, ne de kırılmayı öğrendin. Sonra büyüdün. Hayat; iş, para, ilişki üçgeninde gerçek rekabeti gösterdi. Sosyal medya ise ‘herkes mutlu’ yalanını pompaladı. Sen ne kadar çalışırsan çalış, başkası sanki hep senden önde. Yetersizlik duygusu adım adım içini kemirmeye başladı. Bir kadının yanında, iş yerinde ya da dostların arasında… Sanki sürekli değerlendirilmek zorundaymış gibi bir baskı. Maskülen güç damarlarında dolaşsa bile, güven hissi tam yerine oturmuyor. Kaygının kaynağı net: Temelde kendine ve hayata duyulan güvensizlik. Kafanda hep aynı sorular dönüyor: Yeterli miyim? Sevilmeye, başarılı olmaya, güven duyulmaya değer miyim? Sorunun büyük kısmı, dışarıya oynuyor olman. Takdir almak, onay almak, ‘adam’ olmak için çabalıyorsun. Oysa erkekliğin kökü, sadece dışarıda değil; içsel sınırda. Neyi, neden istediğini bilmezsen, kaygı kıyafet gibi üzerine yapışır. Bir kadınla ilişki… İçten içe kaybeden olma korkusu, yanlış bir adımda terk edilme endişesi. İş yerinde başarısızlık korkusu… ‘Ya rezil olursam?’ düşüncesi. Dışarıdan taş gibi görünsen bile, içeride pamuk gibi eriyen bir yalnızlık. Ve fark etmezsin bile, çünkü güçlü görünmekten kimseye kırıldığını belli etmezsin. Asıl mesele burada başlıyor. Erkek, güvensizliğini gizler. Pek konuşmaz, derine iteler. Etrafındakilere ‘iyiyim’ der, ama kafasının içinde hiç susmayan bir ses var: ‘Ya yetmezsem?’ Modern dünyada erkeklerin kaygısı eskiye göre daha karmaşık. Hem güçlü olacak hem de duyarlı. Hem para kazanacak hem kendini sevdirecek. Herkes yarışta gibi. Sonra bir bakıyorsun, elinde telefon, Instagram’da başkalarını izliyorsun. Hepsi senden yakışıklı, başarılı, mutlu görünüyor. İçinden ‘Ben neredeyim?’ diye soruyorsun. Peki, ne yapmalı? Öncelikle, kendi güvensizliğinle yüzleşmekten korkma. Çünkü dürüstlük, erkekte gerçekliktir. Kendi sınırlarını sadece görmek değil, onları kabul etmek gerekiyor. Güçlü adam, kırılgan yanını reddetmez. Onu tanır, nerede durduğunu bilir. Herkese iyi görünmek zorunda değilsin. Erkekliği kanıtlama, kendini inşa et. Sosyal medya ilizyonlarını, başkalarının sana sunduğu yaldızlı ekranları bir kenara bırak. Kendi rotanı belirle. Dayanıklı olmak, acıya tolerans göstermekle başlar. Kaygının ilacı, eylemdir. Küçük adımlar, kırılgan tarafını fark ederek ilerlemek. Para kazanmak için hırslan, ama kimliğini ona endeksleme. Kadın tarafından terk edilmekten korkma; çünkü ilişki bir savaş alanı değil, iki insanın ortak yolculuğu. Yeterli olmama korkunu avantaja çevir. Geliş, değiş, ama kendine her zaman dürüst ol. Sonuç: Bugün kimse sana ‘her şey kolay olacak’ demiyor. Ben de demem. Ama bir şeyi net söyleyebilirim: Asıl güven, başkalarının onayında değil, kendi çizdiğin yolda yürüyebilmekte. Adam gibi yaşayan, kendi kaygısının üstünü örtmez; onun içinden geçer, güçlenerek çıkar. Şimdi sor zamanı: Korkuların mı seni yönetiyor, sen mi onları? Ve unutma: Değişimin başladığı yer, kendiyle yüzleşen adamın sabah bir kez daha aynaya bakmasıdır.
Home Erkekler Neden Kaygı İçinde Yaşıyor? Güvensizliğin Gizli Sebepleri ve Çıkış Yolu